20 Aralık 2012

Bulut Atlası - David Mitchell



Wachowski kardeşler ve Tom Tykwer’in yönettiği Bulut Atlası’nı 1 ay önce sinemada izledim. Ardından hemen kitabını alıp okudum. Biran önce filmi edinip tekrar izleyeceğim.
 David Mitchell tarafından yazılan Bulut Atlası, okuması ve anlaması son derece zor bir kitap. Hatta Sunday Telegraph’ın eleştirmeni, romanı aşırı karmaşık bulup, kitabı bitirmeyi ve eleştiri yazısı yazmayı reddetmiş. Kitap, farklı zamanlarda geçen altı farklı hikayeden oluşuyor. Birbirini etkileyen hayatlar, reankarnasyonlar, kendinden önce ve sonraki yaşamlardan etkilenen insanlar…  
Kitap ve film, “Adam Ewing’in Pasifik Güncesi” ile başlıyor. Genç avukat, bir iş anlaşması için gemiyle Pasifik adalarına gitmektedir ve bu esnada okyanusun ortasında bir dolandırıcı tarafından yavaş yavaş zehirlenir. Kurtuluşu, bir kölenin elinden olacaktır. Daha sonra da kendisini kölelerin kurtuluşuna adayacaktır.


İkinci kısım olan “Zedelghem’den Mektuplar” da güncenin kitap haline geldiğini görürüz. Babası tarafından mirastam mahrum edilen genç besteci Frobisher, yaşı epeyce ilerlemiş eski bir bestecinin yardımcısı olarak işe girer ve karısıyla gizli bir ilişki yaşar. Fizikçi olan gerçek aşkı Sixsmith’e yaşadıklarını anlatan mektuplar yazar, Adam Ewing’in oğlu tarafından bastırılan güncenin önce ilk, sonra diğer yarısını odasında bulur ve okur. Frobisher, üzerinde çalıştığı en büyük eseri “Bulut Atlası Altılısı”nı bitirir ve hayatına son verir.


Üçüncü hikayede, Frobisher’in sevgilisi Sixsmith, 80’li yaşlarında bir bilim adamıdır. Genç gazeteci Louisa Rey ile hayatları kesişir. Bilim adamının, büyük sağlık riskleri yayan bir nükleer santral ile ilgili yazdığı raporu, Rey ile paylaşması hem kendi hayatına mal olur hem de gazeteciyi büyük riske sokar. Heyecanlı kaçıp kovalamacalar ve cinayetler, filmlere ve kitaplara konu olur.


Bu roman taslaklarından biri, dördüncü hikayeye konu olan yayıncı Tom Cavendish’e ulaşır. Günümüzde geçen bu bölümde, zamanın polis şefinin yazdığı kitaptan kazandıkları Cavendish’in başını belaya sokar. Kardeşinden yardım isteyen Tom, kendini zamanın hapishanesi bir yaşlılar evinde bulur. Artık tek amacı buradan kurtulmak olmuştur. 80 yaş üstü arkadaşlarıyla, komik bir şekilde kaçışını gerçekleştirir.


Beşinci bölümde, Tom Cavendish’in yaşadıkları film olmuştur. Geleceğin Kore’sinde, yapay şehirlerde, yapay insanlar görürüz. Totaliter rejimin katılığında, düşünceler bile denetim altındadır. Suni insan Sonmi 451, sisteme baş kaldırır, Tom Cavendish hakkındaki filmin bir sahnesini defalarca izler “Rahimden mezara diğerlerine mahkumuz” şeklindeki replik bir ilke haline gelir. Kendisine eşlik eden sendika üyesi ile beraber insanlığı uyandırmak için harekete geçerler. Bu savaşı sonunda yakalanır ve öldürülürler. Ölmeden önce Sonmi, ileriki nesillere bir bildiri bırakır. Bu bildiriyi içeren kayıtla tanrılaşır.


Altıncı bölümde, büyük çöküşten sonra vahşilen dünyayı görürüz. Bir grup insan ilkel bir hayat sürerken vahşiler dünyayı ele geçirme çabası içindedir. Yıkımdan sonra dünyadan kaçanların bir bölümü uzayda yaşamakta ve arada dünyadakiler ile temasa geçmektedir. Herkes, put Sonmi’ye sonsuz itaat etmektedir.


“Büyük düşüş”ün hikayesi kitapta şöyle anlatılıyor: “Eskiler’in Zekası hastalıkların, kilometrelerin ve tohumların ustasıydı, mucizeleri sıradanlaştırmışlardı, ama tek bi’şeyin ustası diildi, o da insanların kalbindeki açlıktı, evet, daha fazlası için açlık”
Medeniyeti insanların açlığı kurdu, ama yine insanların açlığı yıktı…


Kitapta, çoğu yerde geçen reenkarnasyon çağrışımlarını, filmde, yönetmenler, aynı oyuncuları farklı dönemlerde, farklı karakter ve cinsiyetlerde karşımıza çıkararak aktarmaya çalışmış. Hikayelerin sıralamasına göre, Tom Hanks (Dr. Goose/ Otel Müdürü /Isaac Sachs/ Hoggins/ Cavendish /Zachry), Halle Berry (Kabile Üyesi/ Jocasta/Luisa Rey /Parti Konuğu / Ovid/ Meronym), Jim Broadbent (Kaptan Molyneux /Vyvyan Ayrs/Timothy Cavendish/ /Koreli Müzisyen/Öngörülü 2), Hugo Weaving (Haskell / Tadeusz Kesselring /Bill Smoke/ Hemşire Noakes/ Mephi /Yaşlı Georgie), Jim Sturgess (Adam Ewing/Highlander/Hae-Joo/ Zachry’nin kardeşi), Bae Doona (Tilda/ Meksikalı Kadın/Sonmi-451/Sonmi-351/ Fahişe Sonmi /Zachry’nin kızkardeşi ), Ben Whishaw (Rafael/ Robert Frobisher/ Kayıtçı Clerk/Georgette/Köylü), James D’Arcy (Genç Rufus/Yaşlı Rufus/Hastabakıcı James/Arşivci), Xun Zhou (Yoona-939/Rose/Otel Müdürü), Keith David (Joe/Kupaka/Ankor Apis/Öngörülü), David Gyasi (Autua/Lester), Susan Sarandon (Bayan Horrox/Yaşlı Ursula/ Yusuf Süleyman, Başrahibe), Hugh Grant (Giles Horrox/ Komi/ Lloyd Hooks / Denholme Cavendish/ Gözetmen Rhee/ Koona Şefi)

rollerinde karşımıza çıkıyor. Çoğunu ayırt etmek zor. Filmi izlemeden önce çalışırsanız daha iyi olurJ
Bir diğer nokta da her bölümde, baş karakterlerden birinin, kuyruklu yıldız şeklinde bir doğum lekesi taşıması. Ayrıca, aynı oyuncuya farklı dönemlerde aynı misyonlar yükleniyor. Örneğin Hugo Weaving tüm rollerde kötü adamı canlandırırken Jim Sturgess, Adam Ewing rolünde köleliğe, Hae-Joo rolünde ise totaliter rejime karşıdır. Halle Berry ise hem Louisa Rey, hem de Meronym rollerinde, insanlığı kurtaran bir melek olarak karşımıza çıkar… Jim Srurgess ve Bae Doona'nın hem 1849, hem de 2144 yıllarında sevgili olduklarını görürüz.


“Bulut Atlası” hem kayda değer bir film, hem de kayda değer bir kitap. Ancak kitabı bitirmek gerçekten sabır istiyor. Pek çok bölümünü anlamadan okuyorsunuz. Filmi önceden izlemesem kesin yarım bırakırdım. Filmin pek çok dalda 2013 oscarlarına aday olacağı ve bir kısmını da kucaklayacağı kesin…



Cloud Atlas



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder