30 Kasım 2013

Fay Kırığı 3- Rojin - Mehmet Eroğlu


Mehmet Eroğlu'nun Fay Kırığı üçlemesinin sabırsızlıkla beklenen son kitabı Rojin, ülkemizin Güney Doğu Anadolu gerçeğini, Türkiye Cumhuriyeti asteğmeni Mehmet ve PKK militanı Zeynep ( kod adı : Rojin) açısından, iki ayrı cepheden dile getiriyor. Mehmet askerlikte, türlü zorlukları, birlikte yaşamaya bazen tahammül bile edemediği dönem arkadaşlarıyla paylaşırken geçmişinde onu derinden yaralayan sevgilisi Aslı ile iç hesaplaşmalarını tamamlar. Rojin ise, kendini herşeyin üstünde gören edebiyatçı sevgilisi Nusret'e nispet olarak dağa çıkmıştır. Kendi gibi orada olan kadınların çoğu, Kürt sorunu için savaşmaya hep aile şartları ve büyük olasılıkla bir erkek sebebiyle çıkmıştır. Her iki taraf da ölümü iliklerinde hisseder. Mehmet, ülkesinin bölünmemesi için savaşırken Rojin ve arkadaşları, aslında temelinde Güney Doğu köylüsünün ayaklanmasını barındıran mücadelerini devrimleştirmeye çalışırlar. 
Kış şartları, kaybedilenler, her iki tarafı da derinden sarsar. Normal bir hayat, ölmek endişesi ve ölüm korkusu olmasan yaşamak nasıldır unuturlar... Dünyanın en sıradışı işi olan savaşmak nasıl gündelik hayatın bir parçası olabilir? Adam öldürmek, bu kadar basit midir? İnsan nasıl eski haline geri dönebilir?
"Rojin", son derece tarafsız olarak yazılmış bir Güney Doğu gerçeği... Birçok noktada ünlü yazarların, ünlü edebi eserlerin parçalarıyla çeşnilendirilmiş, biraz karanlık bir roman... Ağır tempoda, sıkılmadan, çok hareket beklemeden okumak lazım...
 "Tanrı, insanın ölümle uzlaşma arzusunun sonucudur. Ölümlü insanın ölümsüzlük düşü... Şöyle de diyebilriz: İnsan, Tanrı'yı yaratıp ona ölümsüzlük verdi. Tanrı da ona ölümden geri gelme umudunu..."  Tanrı olgusu felsefi olarak bu kadar mı güzel anlatılır...
Eğer savaşı unutabiliyorsa, insan her şeyi unutabilir...




12 Kasım 2013

Hemingway & Gellhorn


2012 yılında çevrilen "Hemingway&Gellhorn", Ernest Hemingway'in (Clive Oven) ve üçüncü eşi gazeteci Martha Gellhorn'un (Nicole Kidman) hikayesini anlatıyor.

Amerikalı Martha Ellis Gellhorn (1908 – 1998) yazar ve gazeteci kimliğiyle London Daily Telegraph adına çalışmaktadır. Çift, 1936 yılında, Florida'da bir barda tanışır. Ardından kendilerini İspanya iç savaşının içinde bulurlar. Aynı otelin aynı katında kalan çift, şiddetli bir bombardıman sonrası kendilerini şiddetli bir aşkın içinde bulurlar. 1939 yılına kadar İspanya'da kalan çift, 1940 yılında Hemingway'in ikinci eşinden boşanmasıyla birlikte evlenir. Gellhorn'un işi konusundaki titizliği aralarındaki çatışmaların başlangıçını oluşturur. Çift, 1945 yılında ayrılır; boşanmak isteyen taraf Gellhorn'dur ve bu, Hemingway'in hayatında bir ilktir. 

Edebiyat dünyasının iz bırakan aşklarından olan ilişki, Hemingway'in "Çanlar Kimin İçin Çalıyor" romanını yazması için ilham kaynağı olur...
"Zekilerin mutlu olması çok zordur" der bir sahnede Hemingway... Bir nevi kendi mutsuzluğuna bir neden bulur...
Yazamamaya başladığı anda hayatına son veren yazarın son kararından önce aradığı kişilerden biri olur Gellhorn... Çünkü ilişkilerine son veren zekaya hayrandır aslında yazar...
"Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" ve "Henry&June" filmlerinin de yönetmeni olan Philip Kaufman, belgesel niteliğinde bir film çekmiş. Film senaristlerinin en sevdiği edebi kişilik olan Hemingway yine iyi bir odak noktası olmuş.İspanya iç savaşını anlatan pek çok sahne belgesel tekniğiyle çekilirken, karakterler bu belgesellere başarılı bir şekilde monte edilmiş. 
"Hemingway & Gellhorn" öncelikle biyografi ve edebiyat tutkunları için çok güzel bir film... Sinemalarda kaçırdıysanız mutlaka DVD'sini edinin derim...

11 Kasım 2013

Yahudi Dükkanı - Stella Suberman


Kitabın arka yüzünden aynen alıntıdır:
"Gerçek bir kelepir arıyorsan, hayatı kazanırken yaşamalısın...

İnsanın doğup büyüdüğü, alıştığı topraklardan göç etmesi ve toplum içinde azınlık olarak hayatını sürdürmesi belki de başa gelebilecek en büyük zorluklardan biridir, çünkü türlü engellerle birlikte kabul görme mücadelesini de beraberinde getirir; tıpkı daha iyi bir yaşam rüyasını gerçeğe dönüştürmek için yolan çıkan Bransonların göze alabildikleri gibi."


"Yahudi Dükkanı" kitabı, çok satanlar listesinde olması ve adı dolayısıyla ilgimi çekmişti... Gerçek bir hayat hikayesini oldukça sıradan bir şekilde, bolca Yahudi gelenekleri ile süsleyerek önümüze koyan roman sıkıcı olmaktan öteye gidemiyor. Aile, ticari amaçlarla Amerika'da bir yerden bir yere göçer ve ucuzluk dükkanı açar. Kendilerini yeni çevrelerine kabul ettirmeye çalışırken geleneklerine sonuna kadar sahip çıkarlar. Hiçbir ilginç yönü olmayan, bir Yahudi "Küçük Ev" romanı... Biran önce bitirip kurtulmak istiyorsunuz. 



 Jew Store