20 Aralık 2015

Hepimizin Öyküsü Aynı

Bu gece keyifli tiyatro ekibimizle Craft'ın Fındıklı'daki tiyatro sahnesindeydik. Burası güzel manzaralı terasından girilen bir mekan ve sahnenin karşısına konulan portatif platformdaki numarasız sandalyelerde oyunu yaklaşık 40 kişi izleyebiliyor. 
Oyun hakkında tek bildiğimiz, bundan yaklaşık bir ay önce Gülse Birsel'in bir köşe yazısındaki övgüler; özellikle de İrem Sak'ın oyunculuğunun onun bile ağzını açık bırakması... Tabii bir de daha önce aynı salonda oynanan "Kalp Düğümü"ne bir türlü yer bulamamamız ve izleyemememizden ötürü bu oyunu da kaçırmak istemeyişimiz...


'Hepimizin Öyküsü Aynı' , 'Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü' adlı oyunuyla hatırlanan Nobel ödüllü İtalyan oyun yazarı Dario Fo'nun tiyatrocu eşi Franca Rame ile birlikte yazdığı 'Kadın Oyunları' serisinden seçilen eserlerden oluşuyor. Oyun,  'Uyanış', 'Ana' ve 'Yalnız Kadın'  adlı üç başlıktan oluşuyor. Bu üç bölümdeki monologlarda sırasıyla Pınar Çağlar Gençtürk, Hatice Aslan ve İrem Sak rol alıyor. Metinlerin İtalyancadan çevirisi Füsun Demirel'e ait. Yönetmen ise İpek Bilgin.


'UYANIŞ' 

Evli bir kadın. Fabrikada çalışıyor. Küçük bir bebeği var. Her sabah erkenden kalkıp bebeğinin altını alıp doyuruyor ve onu kreşe bırakıp kendi de işine yetişiyor. Ev işleri, yemek, bu harala gürelenin beraberinde yapması gerekenler... Her günü aynı tempoda ve aynı tekdüzelikle geçiyor; pazar hariç; o gün uyuma günü...

'ANA'

Hatice Aslan sahneye gelip dekoru kendine göre düzenliyor ve başlıyor monologuna... El bebek gül bebek yetiştirdiği oğlunun zamanla azılı bir teröriste dönüşmesine tanık olan bir terörist annesidir karşımızdaki... Oğlunu hem sever hem de ölesiye nefret eder... Hatice Aslan, sahnede kesinlikle izlenmesi gereken, düşündüğümden çok daha çok güçlü ve doğal bir oyuncu...
'YALNIZ KADIN'
Ve karşımızda İrem Sak. Kafasında tülbent, ayağında ponponlu terlikler, üzerinde hafif dekolte bir gecelik, cilveli bir ev kadını. Kocası, onu kendisini aldatırken yakaladığı için eve kilitlemiş. O da seks manyağı kayınbiraderi, biri küçük diğeri büyük iki oğlu ve hiç zevk almadığı kocası, telefon sapığı ve röntgencisi ile hayatını sürdürmeye çalışıyor. Karşı apartmana taşınan yeni komşuya başından geçenleri oldukça komik bir şekilde anlatıyor. Avrupa Yakası'ndaki rolüyle de sevdiğimiz İrem Sak, inanılmaz başarılı, dinamik ve güler yüzlü... Bizim gülmekten gözlerimizden yaşlar geldi...
Oyun yaklaşık 90 dak. sürüyor. Biz "iyi ki gelmişiz" diyerek ayrıldık. Bilet bulursanız mutlaka gidin... Bu tarz tiyatro toplulukları bu işi ticari amaçlı değil, seyirci odaklı ve sadece "sanat" amaçlı yapıyorlar. 
Hepsini yürekten tebrik ediyorum.



3 Aralık 2015

Yoldan Çıkan Oyun


Gülse Birsel'in iki hafta önceki önerilerinde gördüğüm "Yoldan Çıkan Oyun", 23 Kasım tarihinde başladı ve her pazartesi Zorlu PSM'nin Drama Sahnesi'nde sahneleniyor. Birsel, 15 Kasım 2015 tarihli yazısında, bu oyunu anti depresan olarak tavsiye ediyor. Birkaç hafta önce aynı oyunu İngiltere'de izlemiş ve salon gülmekten ağlamış. Bu kez de Yalan Dünya'dan oyuncu arkadaşları Sarp Apak, Bartu Küçükçağlayan ve Öner Erkan da işin içinde olunca Gülse Birsel daha sahnelenmeye başlamadan gözü kapalı tavsiye etmiş. Ben de ona uyup hemen biletimizi aldım...
"Yoldan Çıkan Oyun" tek kelimeyle muhteşem. Orijinal adı " The Play That Goes Wrong". Vodvil oyun türünün uzun süreden beri hasret kaldığım iyi örneklerinden biri... 2014 yılında whatsonstage.com'un en iyi komedi ödülünü alan ve 2015 yılında Olivier Ödüllerinde "en iyi komedi oyunu" ödülünü kazanan The Play That Goes Wrong, 2014 yılından beri Mishief Theather topluluğu tarafından Londra West End Duchess Theater'da sahneleniyor.
Amatör bir tiyatro kumpanyası, 1920'lerde geçen "Malikane'de Cinayet" oyununu sahneye koymaktadır. Gala gecesi elbette ki en zorlu zamandır. Ancak karşımızdaki ekip olabilecek tüm aksiliklerin de yardımıyla herşeyi eline yüzüne bulaştırır. Objeler kaybolur, diyaloglar karışır, köpek kaybolur, sahneler karışır, repliklerin sırası karışır, efektler vaktinde devreye girmez, oyuncular bayılır,  dekorlar yıkılır... E daha ne olsun...

Sarp Apak, Öner Erkan ve Bartu Küçükçağlayan, üçü de gerçekten çok iyiler... İlk kez izlediğim Defne Koldaş, Gökçen Gökçebağ, Güliz Gençoğlu, Kubilay Çamlıdağ ve Kemal Kayaoğlu da güzel bir ekip oluşturmuş... Mutlaka gidin izleyin... 
Gülmekten benim de gözümden yaş geldi gerçekten...




2 Aralık 2015

Toprak - Buket Uzuner

"Tabiat Dörtlemesi'nin ikinci romanı TOPRAK'ı, SU'yu yazarken yaşadığım gibi akıcı ve keyifli bir dönemde yazamadım. TOPRAK, hayatımın sert, zor ve engebeli bir dönemine denk düştü." diyor Buket Uzuner TOPRAK kitabının Teşekkür ve Bilgi bölümünde. Zira yazar annesini kitabı yazmaya başladıktan sonra, ani bir rahatsızlık sonucu altı ayda kaybetmiş. Yazar, kitabı üzgün bir ruh haliyle tamamlamış. 
Bu bilgileri TOPRAK kitabını, uzun soluklu bir okuma döneminden sonra bitirebildiğim gün öğrendim. Buket Uzuner'in hemen hemen tüm kitapları akıcı ve keyifle okunabilir niteliktedir. 530 sayfalık TOPRAK kitabında ise bitmeyen tekrarlar okuyucuyu yoruyor. SU, 2012'de piyasaya çıkmıştı. Dörtlemenin ikinci kitabı olan TOPRAK da sabırsızlıkla bekleniyordu.


Uzman muhabir Defne Kaman, Hitit dönemine ait tarihi eser kaçakçılığı olayını araştırmaya  Çorum'a gelir. SU kitabında olduğu gibi yine ortadan kaybolur. Ninesi Umay Bayülgen, sahaf dostu Semahat, bir zamanlar ninesinden yardım isteyen rehber Kemal, Defne'nin uzun süredir görmediği kütüphane müdürü babası Akın Kaman, Kemal'in oğlu asi ruhlu Karaca, Amerika'dan gelen profesör arkeolog Güneş, komiser Ümit Kaman, Çorum'un emniyet müdürü ve valisi olaylara dahil olur ve hepsi Defne Kaman'ın izini arar. Gazetecinin hayranı gençler, sosyal medyada onun adına kampanyalar düzenler... Türkiye'nin tüm dikkati Çorum'a yönelir... Sonunda Defne Kaman bulunur ve kaçakçılık çetesi ele geçirilir.
Kitapta Kam inanışı, Şamanlık, Alevilik, doğaya ve toprağa saygıdan bolca bahsedilirken Türkler ve Geyik efsanelerinden yola çıkılarak - Defne Kaman bulunana kadar- Umay Nine ve aniden artaya çıkan vahşi bir geyik arasındaki iletişim ve diyaloglara oldukça geniş yer verilmiş. 
Kitap için çok araştırma yapıldığı belli ancak bunların kitaba yansıyış şekli bence yeterli olmamış. Kitap oldukça uzun ve tekrar diyaloglarıyla çok sıkıcı... Bir türlü bitmek bilmiyor. Üçüncü ve dördüncü kitaplar için hiç hevesim kalmadı. Kam ,Defne Kaman şimdiden kabak tadı verdi diyebilirim.