18 Mart 2016

Evia -2015 Yunan Adaları Günlüğü 8


Evia, Yunanistan’ın Girit’ten sonraki en büyük adası… Yunanistan anakarasından Eğriboz Boğazı (Euripus) ile ayrılır. Bu boğaz antik yunan döneminden beri bilim adamlarının ilgisini çeken özelliklere sahiptir. Akdeniz ve Ege de alışılagelmedik yüksekliklerde gelgit olayları ve günde yedi kez yönünü değiştiren hızlı akıntıları ile tanınır. Büyük İskender'in ölümünden sonra Eğriboz adasına yerleşen Antik Yunan filozofu Aristo'nun bu anlaşılması zor doğal olayları anlamak uğruna kendisini akıntıya attıği söylenir . Biz burada üç ayrı şehirde kaldık. Kuzeydeki Orei, kaplıcalarıyla ünlü Loutraki Aidipsou ve başkent Halkis… Evia, özellikle yerli turistlerin tercih etiği bir ada ve buradaki turistik tesislerde İngilizce bilen yok denecek kadar az…

Orei

Limana girip bağlandığımız gibi marketin sahibi ile çalışanı koşa koşa geldi... Çat pat Türkçe biliyorlar... Dedeleri Türkiye'den göçmüş... Orei şirin ve samimi bir kasaba...

Buranın en güzel tarafı, tekneyi bağladığınız iskelenin hemen arkasının plaj olması. Tekneden bir koşu gidip denize girip gelebiliyorsunuz.
Akşam yemeğimizi ise yerel bir tavernada yedik. 4 kişi bir akşam yemeği için 54 euro para ödedik. Gayet uygundu; Yani adam başı 45 tl gibi düşünün...
Orei, 1965 yılında sahilde gömülü olarak bulunan, Hellenistik devirlere ait yaklaşık 6 ton ağırlığındaki mermer boğa heykeli ile ünlü. Heykel, ahşaptan yapılmış camekanlı bir kulübede sergileniyor. 
Akşam Orei’nin sokaklarında dolaşırken gözümüze çarpan en hoş şey, meydanda ücretsiz sergilenen açık hava sinemasıydı.


Loutraki Aidipsou

Kaplıcaları ile meşhur Loutraki Aidipsou...
Burası tam bir inziva kasabası... Çirkin çirkin kaplıca otelleri var ve yaş ortalaması resmen 80... Yunanistan'ın en büyük kaplıcalarının bulunduğu Loutraki, kükürtlü suları ile antik çağdan beri ünlü... 19. yy'ın ihtişamlı otelleri şu an oldukça köhne görünüyor. Akşam yemeğinizi bir otelin deniz kıyısındaki kafesinde yedik. Pizza ve pide... Sonra biz Zeliha ile sokaklarda biraz turladık. Burada butik gezmek de pek moda; bütün kadınlar gece alışverişte...


Khalkis

Evia ile ana karayı bağlayan metal köprünün bulunduğu Khalkis ilginç bir yer. Şehir bu metal 39 metre uzunluğundaki köprünün her iki yanında gelişmiş. Bizim kaptanlar liman polisine gittiler ve geçiş ücreti için tekne başına 35 euro ödediler. Saat gece 22:00'den itibaren polisin anonsunu bekleyeceğiz ve köprü açılınca sırayla karşıya geçeceğiz. Geçişimizin kaçta olacağı meçhul; çünkü akıntının durumuna göre değişebilirmiş.  Bir nevi kapana kısılmış gibiyiz...
  
Bu muhteşem heykel köprünün hemen yanında yer alıyor. Khalkis ismini Yunancada 'bronz' anlamına gelen halkos kelimesinden almış. 

Aristo'nun, şu bizim geçeceğimiz meşhur köprüde durup suyun akıntısına epeyce kafa patlattığı, sonra da kendini köprüden aşağı attığı söyleniyor.



Bu da bizim Edirne'deki eski tren istasyonuna benzeyen ana karaya hizmet eden tren garı.
Teknelerimizi Evia tarafına, otellerin ve barların önündeki rıhtıma bağladık. Sokaklarda epeyce gezdik, yemek yedik, 

Gece saat 10:00'dan itibaren uyur uyanık, telsizde 12. kanal açık anonsu bekledik. Saat 2:00 gibi, liman polisi her tekneyi tek tek anons etti ve hazır olup 'stand by' konumda beklememizi istedi. Köprü açıldı, önce güneyden gelen tekneler geçti, sonra da biz kuzeyden gelenler. 

Köprü ardımızdan yine kapanınca koyun sancak tarafına, demir yolu istasyonunun önüne 10 metreye demir attık. İlginç bir deneyim oldu... Ancak epey uykusuz kaldık. Çünkü gece tam dikkat köprüyü geçince uykumuz feci açıldı...

Biz Evia'ya tekne ile gittiğimiz için farklı bir deneyim yaşadık. Ana karadan Khalkis köprüsünden bu adaya gelip gezmek çok kolay. Evia şirin bir Yunan Adası olmaktan çok ana karanın sayfiye yeri gibi... "Yunan Adaları'nda tatil yaptık" denilince sakın aklınıza Evia gelmesin :)




Çatı - "Flowers in the Attic"


80'li yılların başıydı ve kitapsever sevmez bir sürü kişinin okuduğu ve bayıldığı bir kitap vardı. Altın Kitaplar tarafından yayınlanan kitabın adı "Çatı", yazarı ise  V.C.ANDREWS idi. Daha sonra aynı serinin başka kitapları da çıktı. Kitap kurdu olarak tanınan ben, bu kitapların hiçbiriyle ilgilenmemiştim; ta ki iki gün önceye kadar...
İki gün önce gece yarısından sonra film kanallarından birinde 2014 yılında çevrilen "Çatı ""Flowers in the Attic" (Çatıdaki Çiçekler) filmini izlemeye başladım ve saatin çok geç olmasına rağmen sonuna kadar seyretmekten kendimi alamadım. Sabah kalktığımda ilk işim dört kitaplık serinin birinci ve dördüncü kitaplarını sipariş vermek oldu (meğerse ikinci ve üçüncü kitap Ali'nin kitapları arasında varmış)... 
Bugüne kadar bu kitapları okumamakla ayıp etmişim. Film o kadar etkileyici, gizemli, gerilimli ve sıra dışıydı ki anlatamam... Tabii başroldeki iki bayanın bunda etkisi büyük. Genç yaşta dul kalan anneyi Heather Graham, aşırı otoriter büyükanneyi de Oscarlı oyuncu Ellen Burstyn canlandırıyor.


Bugüne de yayımlanan tüm eserleri 85 milyondan fazla satan V.C.Andrews, çocukken geçirdiği bir kaza sonucu gençlik yıllarından itibaren tekerlekli sandalyeye mahkum kalmış. Romanlarının gerçek hayatını yansıttığı söylenen yazar, hep bir gizem perdesinin ardında kalmış. 1923 doğumlu yazar, 1984 yılında yılın kadını seçilmiş, 1986 yılında kansere yenik düşmüş.

Babalarının ani ölümünden sonra anneleri tarafından büyük babalarının malikanesine götürülen dört çocuk, anneleri ailesiyle arasını düzeltene kadar çatı katında herkesten gizli yaşamaya başlarlar. Aşırı otoriter ve dindar büyük anneleri her gün sınırlı sayıda yiyecek getirir. Annelerinin çatıyı ziyareti gün geçtikçe seyrekleşir ve kısa süre sonra bir başkası ile evlenir. Kız ve erkek iki büyük çocuk arasında bir müddet sonra duygusal bir yakınlaşma olur. İkiz ola diğer kız ve erkek çocuk, temiz hava ve güneş yüzü görmediğinden gelişemez. İkizlerden erkek olan zehirlenerek ölür...
Annelerinin egoist ve umursamaz tavırları, büyük annelerinin sert disiplin yöntemleri 3 yıl 4 ay 16 gün boyunca çatıda kilitli kalan çocukları çileden çıkarır ve sonunda üç çocuk malikaneden kaçmayı başarır.


Gerilim filmleri  ve iyi oyunculuk sevenler için inanılmaz güzel bir film. Merak uyandırıyor... Serinin diğer filmlerini ve kitapların hepsini okumak için sabırsızlanıyorum.




Bu arada seri aslında dört kitaptan oluşuyor. 5. kitap olarak görülen "Gölgeli Bahçe", kötü büyük annenin yaşamını konu alıyormuş. Yani bu kitap da mutlaka alınıp okunmalı...