15 Ekim 2017

Casus - Paulo Coelho





Mata Hari, kitaplara ve filmlere konu olan, sırlarıyla yaşayan ve hayata veda eden ilgi çekici bir karakter. Hakkında pek çok söylenti var ancak tüm  bu gizemin temelinde bir kadının hayat hikayesi var... Asıl adı Margaretha Zelle olan Mata Hari 1876 yılında Hollanda'nın küçük bir kasabasında doğar. Ailesi iflas eder, annesini de kaybedince yatılı bir öğretmen okuluna gider ve burada okul müdürünün tecavüzüne uğrar. Yeni bir hayat kurmak adına bir evlilik ilanına cevap verip kendinden yaşlı bir subayla evlenip Java'da yaşamaya başlar. Burada iki çocuk doğurur ancak biri zehirlenerek ölür ve akabinde sıkıntılı bir evlilik yaşadığı kocasından boşanıp Paris'e dansçı olmaya gider. Sriptizle doğu egzotizmini birleştiren danslar yapar ve ünü tüm Avrupa'ya yayılır. Pek çok paralı ve ünlü erkek onunla beraber olmak için sıraya girer... Bu arada 1.Dünya Savaşı başlar. Almanya ve Fransa karşı karşıyadır. Yaşlanan Mata Hari'nin dansları artık kimsenin ilgisini çekmemektedir. Bu arada yeni tanıştığı bir adam Fransa ve Almanya arasında casusluk yapması durumunda para kazanabileceğini söyler. Daha sonra bu casusluk suçlamasına maruz kalan Mata Hari, ona verilen görevleri asla yapmadığını iddia eder ve suçlamaları reddeder. Ancak 15 Ekim 1917'de Paris'teki Saint Laire hapishanesinde on iki tüfekli askerin karşısında kurşuna dizilmekten kurtulamaz... Yıllar sonra Mata Hari'ye ölüm emrini veren savcı şöyle der:

"Elimizdeki deliller o kadar yetersizdi ki bir kediyi bile mahkum etmemize yetmezdi."


Mata Hari, idam vaktini beklerken bir mektup yazmış. Avukatı ile yaptığı yazışmalar ile beraber bu mektup, Coelho'nun "Casus" kitabını kurgulamasına yardımcı olmuş. Üç bölümden oluşan kitapta; ilk bölümde Margaretha'nın gençliği, evliliği ve yaşadığı sıkıntılar, çocuklarını doğurması anlatılırken ikinci bölümde Paris'ten kaçışı, Mata Hari'ye dönüşüp ünlenmesi ve beraber olduğu erkekler konu ediliyor; üçüncü ve son bölümde ise casuslukla suçlanması ve avukatıyla yaptığı yazışmalara değiniliyor. Coelho, ilk kez tarihi bir karakterin biyografisini yazarak eserleri arasına farklı bir tür katıyor.  
1947 Brezilya doğumlu Coelho hayatımıza "Simyacı" kitabı ile girdi ve hak ettiği yeri aldı. "Portebello Cadısı", "Şeytan ve Genç Kadın", "Veronika Ölmek İstiyor", "Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım" ,"Brida", "Beşinci dağ"... hepsi birbiriyle yarışacak kadar güzel kitaplardı... Sonra "Hac" ile başlayan ilahi nitelikli kitaplar devreye girdi ve ben"Zahir"den sonra "Akra'da Bulunan El Yazması" ve "Elif"i alıp okumamaya karar verdim... Çünkü bu tarz kitaplar ben de kendini sürekli tekrar ediyormuş izlenimi bırakıyorlardı. Bu grubu "On Bir Dakika" ile daha modern konulu kitaplar takip etmeye başladı... "Kazanan Yalnızdır", "Aldatmak" ve en son "Casus"... Doğrusu Coelho'da ciddi bir düşüş seziyorum ve bu durum hoşuma gitmiyor... Böyle devam ederse de sadece ilk grubu tekrar tekrar okuyup yeni eserlerini okumayı reddeceğim... Bu durum yazarı ne kadar ilgilendirir bilemem ancak okurlarını hızla kaybettiğine eminim...


 The Spy



14 Ekim 2017

Karmakarışık Sarmaşık - Cem Mumcu


“Karmakarışık Sarmaşık”, yazar ve psikiyatrist Cem Mumcu’nun “ Bin Bir İnsan Masalları” serisinin altıncı kitabı. Mumcu, bu seride yer alan yüz yetmiş beş öyküde, insan doğasının çeşitli yönlerini anlatıyor. Mesleğinin verdiği deneyimle insan karakterini ve ruh durumlarını sonuna kadar irdelerken bunu farklı bir edebiyat anlayışıyla yazıya döküyor. Çoğunlukla şiirsel bir dille ele alınan öyküleri tam olarak idrak edebilmek için belki birkaç kere okumak gerekiyor…
Ben diğer altı kitabı okumadım. "Karmakarışık Sarmaşık" ise psikolojik kitapları sevmeme rağmen beni pek cezbetmedi. Yukarıda da belirttiğim gibi öyküleri idrak etmekte epey zorlandım. Sanırım bu kadar Cem Mumcu bana yetti:)




Edebiyat Mutluluktur - Zülfü Livaneli

Eğer bir roman, ne kadar önemli bir konu anlatırsa anlatsın, sizi sıkıyorsa, içinize fenalıklar basmasına neden oluyorsa, en iyisi kaldırıp bir kenara koymaktır. Borges de bunu tavsiye eder ve ekler: "Dünyada okunmayı bekleyen o kadar iyi kitap var ki!"


Zülfü Livaneli kendini edebiyat ve müzik alanında kanıtlamış bir sanatçı... Belki de Türkiye'nin en büyük değerlerinden biri... Bu kez Livaneli, "Edebiyat Mutluluktur" kitabıyla deneme türünde okuduğu romanları, yazarları, nasıl yazmak gerektiğini ve kendi yazım tekniklerini değerlendiren bir kitap yazmış. Kitabı okuduktan sonra Nazım'a , Yaşar Kemal'e bir başka gözle bakmaya başlıyorsunuz.  Ayrıca bugüne kadar adını duyduğunuz veya duymadığınız, okuduğunuz veya okumadığınız pek çok yazar ve kitaba da ilgi duymaya başlıyorsunuz: Remarque / Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, Umberto Eco, Knut Hamsun, Robert Graves / Ben Claudius, Gabriel Garcia Marquez, Kazancakis, Mevlana / Mesnevi, Binbir Gece Masalları, Trevanian / İnci Sokağı, Sylvia Plath, Yukio Mişima...
·         
Ben kitaplara bayılan biri olarak okurken çok keyif aldım. Liselerde edebiyat derslerinde okutulacak tarzda olan bu kitabı tüm kitapseverlerin muhakkak okuması gerekir diye düşünüyorum.