24 Şubat 2018

İkigai: Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırrı - Hector Garcia Puigcerver , Francesc Miralles



Çok satanların baş köşesinde yer alan İkigai kitabını neden aldım bilmiyorum. Sonuçta Japon kültürü çok farklı, bize çok uzak, bu kitap bana ne verebilirdi? Belki de "mutlu yaşam sırrı" kelime grubu etkili olmuştu kitabı sepetime koymaya...Her neyse her kitabın içinde muhakkak ilgi çekecek bir unsur ya da bilgi vardır.... 
İkigai kelkimesinin açılımına gelelim "iki" hayat, "gai" ise amaç anlamına geliyor. Yani kelimenin özü hayattaki amacımız. "Sabah uyandığımızda bizi yataktan ne çıkarır"? Kitap işte bu felsefe üzerine kurulu... Dünyada çok uzun yaşam süren 5 yer var... Okinawa, Japonya; Sardinya, İtalya; Loma Linda, Kaliforniya; Nicoya Peninsula, Kosta Rica ve İkaria, Yunanistan... Ortak özelliklerine gelince: Genellikle az yemek yiyorlar, doğal ürünler tüketiyorlar, sürekli hareket halindeler, yaşadıkları ortamlarda strese yer yok (trafik, hava kirliliği,v.s.) , acele etmelerine gerek yok, midelerinin %80'inin dolması yeterli, küçük tabaklarla yemek yiyorlar, emekli olma olgusu yok; asla emekli oldum diye köşelerine çekilmiyor kendilerine yeni uğraşlar ve hobiler buluyorlar, arkadaşlık ve sosyal ilişkilere çok önem veriyorlar... 

Kitabı, uzun yaşayan insanlarla yapılan röportajlar, İkigai perhizi, Japonlara özgü yumuşak egzersiz hareketleri (yoga, tai chi, çigong...) desteklerken, İkigainin 10 altın kuralı da belleklere iyice yerleştiriliyor:
1.Aktif kalın, emekli olmayın
2. Ağırdan alın
3- Midenizi tıka basa doldurmayın
4- Çevrenizde iyi arkadaşlarınız olsun
5- Bir sonraki doğum gününüze kadar şekle girin
6- Gülümseyin
7- Doğayla tekrar bağlantı kurun
8- Teşekkürlerinizi sunun
9- Anı yaşayın
10- İkigainizi takip edin
Dediğim gibi her kitapta ilgi çekecek bilgi vardır. İkigai'de ise gerçekten mutlu ve uzun yaşamın sırrı saklı... Uygulamak size kalmış...

İkigai: 
Los Secretos De Japon Para Una Vida Larga Y Feliz



2 Şubat 2018

Vanya, Sonya, Maşa ve Spike



Çağdaş Amerikan tiyatrosu yazarı Christopher Durang'ın Çehov karakterlerinden ilham alarak yazdığı bir oyun "Vanya, Sonya, Maşa ve Spike"... Çehov'un oyunlarını biraz olsun bilmek izleyiciye büyük keyif veriyorsa da hiç bilmeyen biri de bu oyunu rahatça izleyebilir... 
Amerika'da, Pensilvanya'nın küçük bir kasabasında, göl kenarındaki bir köy evindeyiz. Vanya ve evlatlık kardeşi Sonya'nın birlikte oturduğu bu ev, kardeşleri Maşa'ya ait. Maşa, popüler bir film yıldızı ve oldukça iyi para kazanıyor. Vanya ve Sonya tipik Çehov karakterleri gibi kırsalda sıkılarak yaşamaktadırlar. Maşa'nın genç aktör sevgilisi Spike ile onları ziyarete gelmesiyle hayatları az da olsa canlanır.
Kardeşler, birbirleriyle hesaplaşıp yaşamlarını sorgularken Maşa'nın evi satma isteği, o ana kadar hiçbir şey yapmadan yaşamış ve sadece ebeveynlerine bakma görevini üstlenmiş olan Vanya ve Sonya'nın hayatı boşa geçirdiklerini düşünmesine sebep olur. İkisine göre, hayatları bu küçücük kasabada ve bu köy evinde heba olurken Maşa, hayatı doya doya yaşamıştır. Ancak Maşa'nın da hayatla hesaplaşmaları vardır. O da çalışmak ve para kazanmak zorunluluğu ile hayattan hiç zevk alamadığından dem vurmaktadır. Bu  hesaplaşmaya, yeni yetme tın tın genç Spike, peri kızı iyi niyetiyle komşu kızı Mişa ve kahin yardımcı Kassandra dahil olurlar. 

Tiyatro Pera tarafından sergilenen oyunun çevirisi Nesrin Kazankaya'ya ait. Bir ara İstanbul Devlet Tiyatrosu müdürlüğünü de yapan sanatçı özellikle klasik eser çevirileri ve oyunlarıyla ünlü ve aynı zamanda Tiyatro Pera'nın kurucusu... Kazankaya'yı Maşa rolünde seyretmek ise ayrı bir keyif. Vanya rolünde Şerif Erol ve Sonya rolünde Tilbe Saran o denli başarılılar ki saatlerce ayakta alkışlanmayı hak ediyorlar... 


Vanya, Sonya, Maşa ve Spike,  düşünemeyeceğiniz kadar başarılı bir oyun. Muhakkak izleyin... İki perde olan oyun biraz uzun ancak gerçekten hiç bitmesin istiyorsunuz. Bu arada Çehov okumak için de sizi adeta zorluyor... "Üç Kız Kardeş"i yeni okumuştum; sırada ise "Vişne Bahçesi" ve "Martı" var...

Antabus


ANTABUSE 500 mg Tablet: İlacın etken maddesi Disulfiram‘ dır. ANTABUSE 500 mg Tablet, kronik alkol bağımlılığı olan kişilerde, alkol kullanımından caydırmak ve alkolden tiksindirmek için kullanılan bir ilaçtır. 

"ben, leyla taşçı. bir kamyonetin arkasında tanıştım İstanbulla. derme çatma bir evde yaşadım, küçük yaşta çalışmaya başladım. evlat oldum, kardeş oldum, eş oldum, anne oldum. kendimden başka her şey oldum. ben, gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde denk geldiğiniz binlerce kadından biriyim... 'hayatımı yazsam roman olur' derler ya, öyle. valla..." 



Sahnede bir kadın: Nihal Yalçın... Bir üçüncü sayfa haberi kahramanı, son derece duyarak, tüm doğallığıyla, yapmacık şivelere kaçmadan oynuyor. Seyrederken içiniz şişiyor. Yok artık bu kadar mı diye tahammül edemiyorsunuz. Üçüncü sayfayı okurken duymak ve görmek istemediklerimiz haberlerle karşılaşınca acilen sayfayı çeviririz ya işte kahramanımız ondan şikayetçi. Ben gayet gerçeğim, beni dinleyin, bana kulak verin ve sahip çıkın diyor. 





Leyla, köyünden İstanbul'a ailesi ile birlikte göç ediyor ve kendi köyünden daha çirkin bir mahallede, çirkin bir evde yaşayan akrabalarının yanında yaşamaya başlıyor. Babası onu bir konfeksiyon atölyesine gönderiyor çalışması için. Orada patronunun tecavüzüne uğruyor. Beğendiği çocuk onu kaçırmaya söz verip terk edince çareyi evlilikte buluyor. Baba evinde gördüğü şiddet belki biter derken bu kez kocasının şiddetine maruz kalıyor. Kocası her gece içiyor, içtikçe de iyice çıldırıyor. Bir de çocuklarının sorumlulukları biniyor Leyla'nın omuzlarına... Hayat iyice zorlaşıyor. Ta ki bir gün kocasının cezasını kendi elleriyle verene kadar. İşte o an ne kadar kendini özgürleşmiş görse de bu kez toplum onu kafese sokuyor. 
Sahnede dekor yok. Yalçın, kendi elleriyle taşıdığı objelerle size hayatını anlatıyor. Genel sanat yönetmenliği Erdal Beşikçioğlu'na ait, yazar Seray Şahiner, yönetmen İlham Yazar... www.tiyatrolar.com  sitesinde oyun en yüksek puna (9,5) sahip... E size de izlemek kalıyor. Çok keyif almayacaksınız, rahatsız olacaksınız, içiniz sıkılarak çıkacaksınız, bunu göze alarak iyi bir oyun seyretmeye gidin... 

(Bu arada Yalçın, önce seyirciler arasından peyda olup seyircinin gözüne bakıp konuşarak sahneye çıkıyor. Bu esnada önden bir seyirci yasak olmasına rağmen sanatçıyı videoya çekmeye çalışınca azarı işitti ve salonda daha oyun başlamadan soğuk rüzgarlar esti... Haklı mıydı? Evet... Ancak bu kadar sert çıkmasına gerek var mıydı? Bilemiyorum...)



Japon Sevgili - Isabel Allende

Peru doğumlu yazar Isabel Allende'nin okumadığım kitabı pek yok. Ruhlar Evi, Aşktan ve Gölgeden, Eva Luna, Eva Luna Anlatıyor, Sonsuz Düzen, Kaderin Kızı, Paula... Hepsi de edebiyat severlerin beğeneceği türden eserler... Allende'nin son kitabı "Japon Sevgili" ye ise tek kelime ile bayıldım. İnanın son beş yıldır bu denli beğendiğim bir kitap olmamıştı. İnci Kut'un mükemmel çevirisiyle bir çırpıda okunup bitiyor ve inanılmaz bir keyif veriyor.


1939 yılında, Polonya'da Yahudi Soykırımının sinyallerini alan Alma'nın ailesi onu teyzesin ve eniştesinin yanına San Fransisco'ya gönderir. Henüz 8 yaşındaki Alma, yeni ailesine adapte olurken en iyi arkadaşları kuzeni Nathaneil ve aileye bahçıvanlık yapan Japon Fukuda ailesinin küçük oğlu Ichimai olur. 1941 yılının Aralık ayında Japonlar Hawai Pearl Harbour'daki Amerikan donanmasına ani bir saldırı yapınca ABD, Japonya'ya savaş ilan eder. İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD'de yaşayan Japonlara rahat verilmez. Fukuda ailesi de kendileri gibi göçmen Japonlarla beraber evlerinden ve işlerinde alıkonulup çöl ortalarında kurulan toplama kamplarında yaşamaya mecbur edilirler. Ichi ve Alma,yıllar boyunca mektuplaşırlar. 
Savaş bitip herkes normal hayatını yaşamaya başladıktan sonra Ichi ve Alma arasında tutkulu ve gizli bir aşk başlar.  Zamanın Amerikasında ırklar arası beraberlikler tuhaf karşılanmaktadır. İlişkileri Alma'nın hamile kalması ve Ichi'nin imkanlarının elverdiği hayatı yaşamayı göze alamaması nedeniyle biter. Alma'yı bu keşmekeşten kuzeni Nathaneil ile yaptığı evlilik kurtarır. Aradan yıllar geçer ve Nathail'in babasının cenaze töreninde tekrar karşılaşan Alma ve Ichi ilişkilerine kaldıkları yerden devam ederler. Bir müddet sonra amansız bir hastalığa yakalanan Nathail vefat eder. 
Aradan yıllar geçer ve Alma, Lark House huzurevinde yaşamaya başlar. Burada tanıştığı Irina'yı kendine yardımcı olarak işe alır. Irina'nın da içler acısı bir hikayesi vardır.  Alma'nın torunu Seth, Irina'ya yakınlaşmaya başlarken ikili, Alma'ya gelen mektupların, haftalık gardenyaların ve yaşlı kadının ortadan kayboluşlarının izini sürerler. Alma'nın bir trafik kazası sonucu ölümüyle ortaya çıkan gerçekler herkesi derinden etkiler. 
Kurgu mükemmel, dili etkileyici, yıllar boyunca etkisinde kalacaksınız. Mutlaka okuyun...

El Amante Japonés